22 Mayıs Çarşamba 2024
2 yıl önce

Afiş benzerliği: Tasarım aynı, genel başkanlar farklı

TDP, 18 Temmuz Pazar günü yapılacak olan 1. Olağan Kongresi için bir afiş hazırladı ve sosyal medya hesaplarında paylaştı: Ancak TDP’nin hazırladığı bu görselin Gelecek Partisi’nin 31 Mart 2021’de gerçekleştirdiği kongre öncesi hazırlanan afişe benzetildi.

2 yıl önce

DEVA Partisi'nde bir istifa daha: Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Babaoğlan partiden ayrıldı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi kurucu üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Babaoğlan, istifa ettiğini açıkladı. Yazılı açıklama yapan Babaoğlan, "12 Nisan 2021 tarihinde DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan'a sunmuş olduğum ve kabul edilmeyen istifa mektubumda belirttiğim hususların hala devam ettiğini gözlemlediğim için 19 Temmuz 2021 tarihi itibariyle DEVA Partisi'nde aktif olarak devam eden Genel Başkan Yardımcılığı, Genel Merkez Yönetim Kurulu ve Kurucu Üyelik görevlerimden istifa ettiğimi tüm kamuoyu ile paylaşmak isterim" dedi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Kıbrıs'ta iki ayrı devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmelidir

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle: "1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın siyasi ve stratejik sonucu 47 yıl sonra vasat bulmuş, Kıbrıs Türk devleti ufukta görünmüştür. Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır." Kıbrıs’ta çözümden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan yegâne taraf Rumlar olmuştur. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, 20 Temmuz 2021'de açıkladığı Cumhurbaşkanlığı binası ile parlamento binası yapılma hedefi betonlaşmanın, yeni bir inşaat hamlesinin değil, bağımsız bir devlet halinin ilk harcıdır. ABD’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu açılımı reddeden açıklamaları ise Türk milleti nezdinde yok hükmündedir."

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli 'Cumhur İttifakı ne zamana kadar devam edecek?' sorusuna yanıt verdi: Millet ne zaman kadar isterse

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkgün Gazetesi'ne konuştu. Bahçeli, gündeme dair soruları yanıtladığı röportajda "Cumhur İttifakı ne zamana kadar devam edecek" sorusuna şu yanıtı verdi: "Millet nereye ve ne zamana kadar devam etmesini istiyorsa o zamana kadar. Bir vade biçmek doğru değil. Biz millet ne diyor ona bakarız. Türkiye'nin şartları, milli güvenliği, milli bekası, istikrarı e demokratik normalleşmesi neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Cumhur İttifakı tarihin doğru yerinde, doğru şekilde, doğru zamanlamayla durmaktır. Bu duruş geleceği imar ve ihya edecektir. Bundan en küçük şüphem yoktur." SADECE BİR SEÇİM İTTİFAKI KURMADIK
 Cumhur İttifakı'nın 2053 ve 2071 vizyonunun alt yapısını kurduğunu söyleyen Bahçeli, "İttifakımız Türkiye'yi bölgesel güç ve lider ülke yapacak 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin yanı sıra, İ'la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, Türk-İslam aleminin ve bütün mazlum milletlerin yegane ümidi olan Türk milletini küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonun alt yapısını adım adım kuracaktır. Böylesi bir vizyonun tarafları günlük siyasi çekilmelerle yüksek hedeflerini heba etmez, etmemelidir. Yola çıkarken ne dedik, 'gayret bizden, tevfik Allah'tandır.' Aynı düşünce ve kararlılıktayız" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin göç politikası eleştirilerine tepki: Allah ıslah etsin

Bakan Soylu’nun açıklaması şöyle; “1- Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın; yeni belirlediği siyasi ikbal uğruna,   Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Sayın Cumhurbaşkanımıza, göç meselesi ile ilgili olarak sahada çalışan idari, sivil ve kolluk olmak üzere tüm personelimize iftira atan bu yaklaşımını kınıyor ve acilen hidayet diliyorum.   2- İç savaşların ve yoksullukların oluşturduğu Suriye ve Ortadoğu kaynaklı göçü yönetmede tüm dünyanın kabul ettiği bir başarıya sahip olan Türkiye, Düzensiz Göçle (kaçak) mücadele konusunda da pek çok bölgede olduğu gibi Afganistan'da da çekilme kararı sonrası olası senaryolar için, uzun zamandan beri ciddi bir hazırlık içindedir.   3- Fiziki hazırlık kapsamında; İran sınır hattımızın göç, kaçakçılık ve terörist girişleri açısından en kritik olduğu 152 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı örülmüş, 85 kilometrelik duvar çalışması son hızla devam etmektedir. Ayrıca 109 kilometrelik kısmı ise aydınlatma sistemi ile donatılmıştır.   4- Bunlara ek olarak, 79 kilometre boyunca kamera ve algılayıcı sistemler inşa edilerek düzensiz göç hareketliliklerinin sürekli olarak izlenebilmesi sağlanmıştır.     5- Termal kameralarla gece geçişlerinin önlenmesi sağlanırken aynı zamanda İHA’lar vasıtasıyla düzenli olarak sınırlarımız kontrol altında tutulmaktadır.     6- Doğu sınırımızın 740 kilometrelik kısmında kullanılacak ve entegre sınır yönetiminde kilit bir rolü olan elektro optik kuleler ve haberleşme kulelerinin %90’ı tamamlanmıştır.     7- Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı hudut birliklerinin yanı sıra yukarıda saydığımız teknolojik hamlelerle birlikte sınır bölgelerimizde ve geçen yıl kaçak göç rotası olarak belirlenen lokasyonlarda görevlendirilen ilave, 750 Özel Harekat Polisimiz ve 500 Jandarmamız, 7/24 devriye esasıyla, düzensiz göçle mücadelemize katkı sağlamaktadır.     8- Yine sınırlarımızda görevlendirilmek üzere 500 ek Güvenlik Korucusu kaydırılmıştır.     9- Sınırda yapılan devriye yollarımıza ek olarak termal kamera ile donatılan yüksek teknolojiye sahip 82 zırhlı devriye aracımız ile sınırdaki geçişlere anında müdahale edilmektedir.     10- Kısaca bahsedilen bu önlemler neticesinde 2020 yılında güney ve doğu sınırlarımızda 505.375 kişinin ülkemize yasa dışı yollarla girişi, sınırlarımızda engellenmiştir. 2021 yılında ise bugüne kadar 253.299 kişinin de aynı kapsamda geçişi engellenmiştir.   11- Son 7 yıldır dünyaya örnek bir göç yönetimi sergileyen ülkemizin söz konusu başarısı sadece uluslararası koruma, geçici koruma ya da düzenli göç alanından değil düzensiz (kaçak) göçle mücadele alanından da kaynaklanmaktadır.     12- Türkiye uzun yıllardır göçte hem hedef hem de geçiş (transit) ülkedir ve ciddi bir düzensiz (kaçak) göç baskısı ile karşı karşıyadır. Bu bağlamda, denizde ve karada, verilerini sık sık kamuoyu ile paylaştığımız düzensiz (kaçak) göçmen yakalamaları ve buna bağlı geri gönderme operasyonları gerçekleştirmektedir.   13- 2018 yılında 268 bin,  2019 yılında 454 bin, 2020 yılında 122.302 ve 2021 yılında ise 72.879 düzensiz (kaçak) göçmen sınırlarımız içerisinde yakalanmıştır.     14- Sınır dışı edilmek üzere idari gözetim kararı alınan yabancıların tutulduğu Geri Gönderme Merkezlerinin kapasitesi Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce devralındığında 1.700’lerde iken günümüzde 20 bin seviyesine çıkartılmıştır.     15- Yakalanan düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesinde yaklaşık %45, yakalama/sınır dışı etme oranıyla Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, bu konuda dünyada eşi benzeri olmayan bir başarıya ulaşmıştır.     16- İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele acil yardım hattı özelliğine sahip olan YİMER 157 aracılığıyla Ege’de, 10 bini aşkın kişinin can kaybı önlenmiş ve bu başarısı neticesinde dünya birinciliğine layık görülmüştür.   17- Halen tüm göç hareketleri, kaynağından itibaren dikkatle takip edilmektedir. Muhatap ülkelerle görüşmeler–anlaşmalar yapılmaktadır. Son gelişmelerden kaynaklı Afganistan da dahil olmak üzere geçen yıllara nazaran kaynak ülkelerden henüz daha yüksek bir göç oluşmamıştır.   18- İdlib’te aldığımız ve bugün bizi eleştiren mahfillerin briket evler dahil o gün de karşı çıktığı tedbirler, yeni dalgalara karşı önceden tedbir alma ve süreci insani şekilde, güvenli alanlar oluşturarak bir strateji dahilinde yönetme anlayışımızın tezahürüdür.     19- Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Bahar Kalkanı ve Barış Pınarı Operasyonları sayesinde sınırımızın hemen altında hayatın normalleşmesine dair atılan adımların da göç yönetiminde ve düzensiz (kaçak) göçün önlenmesinde ciddi katkıları olmuştur.     20- Son olarak, ABD tarafından yapılan açıklama ülkemiz ile istişare edilerek alınan bir karar olmayıp Dışişleri Bakanlığımız tarafından, konuya ilişkin açıklama yapılarak gereken cevap kendilerine verilmiştir.   21- Siyasetin sorumluluğuna yakışmayan, devletin ve kurumların itibarına, çalışanların emek ve motivasyonuna zarar veren mesnetsiz, art niyetli ve her yönüyle hadsizlik olan bu ithamlara alışmayı, ısrarla tekrarlanan bu yalanlara mesai harcamayı, reddediyorum.     Allah ıslah etsin.”

2 yıl önce

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: HDP'yi kapatmak yetmez her şeyini kapatmak zorundayız

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, HDP'ye açılan kapatma davasına ilişkin yaptığı açıklamada İspanya'dan örnek vererek, 'Orada iki partiyi kapattılar. Hem de terör örgütüne destek verdiği veya sözcülüğünü yaptığı için değil, sadece terörü kınamadığı için kapatıldı. Bizde de sadece partiyi kapatmak yetmez. Terör örgütüyle mücadele için biz de her şeyini kapatmak zorundayız.' ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: "Tablonun yegane müsebbibi emperyalist ülkelerdir. Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı meşrudur, dostanedir"

"Aciz, korkak ve tavizkar eğilimin kuşkusuz bedeli ağır olacaktır" Dünya coğrafyasının kilit ve stratejik noktalarından birisi olan Afganistan gittikçe karmaşıklaşan, günbegün çatallaşan belirsiz ve kaotik bir ortamın içine sürüklenmiştir. 2001 yılında ABD işgaliyle fitili tutuşturulan yıkım süreci etaplar halinde genişleyip derinleşerek nihayetinde çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Taliban'la mücadele propagandasıyla 20 yıldır Afganistan'da bulunan ABD, tıpkı 1975 Vietnam Saygon tahliyesini andıran görüntülerle diplomatik misyonunu ve diğer unsurlarını bu ülkeden çekmiştir. Kısa sayılabilecek bir zaman diliminde Kabil düşmüş, üstelik Taliban ele geçirdiği hiçbir meskun mahalde herhangi bir direnişle karşılaşmamıştır. Adeta tek bir kurşun atılmadan altın tepsi içinde Kabil teslim edilmiştir. Geçmişte DEAŞ'ın müessir olduğu dönemlerde, benzerlerine Irak coğrafyasında da şahit olunan bu aciz, korkak ve tavizkar eğilimin kuşkusuz bedeli ağır olacaktır. "Tablonun yegane müsebbibi emperyalist ülkeler"  Taliban'ın Kabil'i kontrol etmesi üzerine Afganistan Cumhurbaşkanı ülkeden kaçmış, hükümet dağılmış, pamuk ipliğine bağlı siyasi mimari çökmüştür. Afganistan'ın bugünkü alacakaranlık tablosunun yegane müsebbibi, bu ülkenin özgürlük ve demokrasi getirme iddiasıyla toplumsal denge ve değerleriyle oynayan emperyalist ülkeler olmuştur. ABD'nin geri çekilmesiyle doğan boşluk Taliban'ın müdahalesiyle doldurulmuştur. Gelişmeleri stratejik bir akılla yorumlamak, bir adım sonrasını isabetle okuyan ve analiz eden zengin bir düşünce mirasına ve zeki bir siyaset marifetine tartışmasız ihtiyaç olduğu açıktır. "Afganistan'ın huzura ve istikrara kavuşması Türkiye için vazgeçilmez önemdedir" Afganistan'ın iç barışa, toplumsal huzura ve siyasi istikrara kavuşması Türkiye için vazgeçilmez önemdedir. Bu ülkeye sırt dönülmesinin, hadiselerin akışının uzaktan seyredilmesinin özellikle milli çıkarlarımıza ve hatta milli güvenliğimize yönelik ilave tehditlere neden olacağı herkesçe bilinmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi'nin Afganistan politikasının temel parametrelerini, dikkate alınmasını arzu ettiği bariz beklentilerini şu ana başlıklarla ifade etmek mümkündür: 1– Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı meşrudur, dostanedir, barışçıdır, bu ülkenin istikrar ve güvenliğine destek mahiyetlidir. Bu nedenle askeri unsurlarımızın Afganistan'ı terki düşünülemeyecektir. Türkiye ile Afganistan'ın yüz yıllık tarihi, kültürel ve inanç bağları Kabil'deki mevcudiyetimizin mazereti ve mesnedidir. Afganistan'a yüz çevirmek, tarihin ve coğrafyanın gerçekleriyle terstir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın teklif ve temennileri ya cehaletinin ya da cüretkar korkaklığının sonucudur. Afganistan'dan dönmek demek Anadolu coğrafyasını tehlikeye atmak demektir. Kılıçdaroğlu'nun aklı da, anlayışı da, siyaset kavrayışı da bunu idrak etmeye kafi değildir. 2– Afganistan Müslüman bir ülkedir ve tüm Afganlarındır. Bu tartışılmaz gerçeğe saygı duymak, gerek ve icaplarına riayet etmek insanlık onurunun bir farikası, bir faziletidir. 3– Afganistan, farklı etnik grupların mecmuundan ibarettir. Nüfusun yüzde 40'ı Peştun, yüzde 24'ü Tacik, yüzde 15'i Hazara Türk'ü, yüzde 11'i Özbek, yüzde 4'ü Türkmen, yüzde 3'ü Aymak, yüzde 2'si Beluci, yüzde 1'i de diğer etnik unsurlardan mürekkeptir. Afganistan'ın yeni siyasi tasarımında bütün grupların adil ve eşit temsiline dayalı bir yönetim muhtevasının sistematik teşekkülü ülkenin geleceği adına mutlak bir zorunluluktur. Sayıları 8 milyona ulaşan Türk varlığı Türkiye'ye inkar edemeyeceği sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluğun ifa ve icrası için Kabil Uluslararası Hamid Karzai Havalimanı'ndaki varlığımızın sürdürülebilir nitelikte olması şarttır. Türkiye'nin Kabil'deki duruşu muharip maksatla değil, dostluk ve kardeşlik temeliyle matuftur. Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği zillet korosunun karamsarlık aşılaması, bir kaşık suda fırtına koparan sorumsuz ve şaibeli siyaseti Türkiye'nin önünü kapayan, çevresinden koparan mefluç ve müflis bir siyaset düşkünlüğüdür. 4- Hali hazırda, Mezar-ı Şerif ve Herat Başkonsoluklarımız çalışmalarını Kabil Büyükelçiliğimizden idame ve idare etmektedir. Türkiye'nin diplomatik misyonunu Afganistan'dan çekmesi için hiçbir mecburi ve mücbir sebep görülmemektedir. Kabil Büyükelçimiz ve diğer diplomatlarımız Afganistan'daki varlığını kararlılıkla ve kucaklayıcı bir vasıfla sürdürmelidir. 5- Afganistan'daki yeni yönetimle düzensiz göçün önlenmesi hususunda muhakkak surette anlaşma, temas ve fikir birliği temin edilmesi şarttır. Taliban'la görüşmek dahil her seçenek dikkate alınmalıdır. "Kin, nefret ve intikam duygusunun devamı halinde Afganistan'dan geriye bir şey kalmayacaktır" Sıcak çatışma ortamının Afganistan'a bir yarar sağlamayacağı, bu itibarla Taliban'ın bütün Afganları ülkelerinde yaşamaya teşvik ederek kucaklayıcı bir politika izlemesi elzemdir. Kin, nefret ve intikam duygusunun devamı halinde toplumsal parçalanmışlık vahim düzeylere tırmanacak, nitekim Afganistan'dan geriye bir şey kalmayacaktır. Kaldı ki Taliban, kendi insanına sahip çıkarak göçe mani olmalıdır. Diğer yandan Türkiye'nin Afganistan kaynaklı düzensiz göçü hazmetmesi mümkün değildir. Sınır güvenlik tedbirlerimiz bu kapsamda alarma geçirilmiş haldedir. Afganistan'da bulunuyor olmamız, aynı zamanda büyük bir tehlike olarak karşımızda duran ve milletimizi kaygılandıran düzensiz göçün engellenmesi hususunda bir fırsat sunacaktır. "Başkalarının huzuru için milli huzurumuzdan asla ödün veremeyiz" Türkiye göçmen kampı, göçmen barınağı, göçmelerin geçiş ve yuvalanma merkezi olamayacak, böyle de değerlendirilemeyecektir. Başkalarının huzuru için milli huzurumuzdan asla ödün veremeyiz. Sınırlarımıza yığılan Afganların ülkelerine güvenliklerini de gözeterek aynen iadeleri, ülkemizde bulunanların da süratle tespitinin yapılarak geldikleri gibi gönderilmeleri aziz Türk milletinin haklı bir talebidir. Milliyetçi Hareket Partisi de bu görüştedir. Fetihle girdiğimiz Anadolu coğrafyasını hiç kimseye peşkeş çekemeyiz, çektirmeyeceğiz. "Afganistan, İran ve Pakistan'la diyalog kurularak düzensiz göçün önüne kaynağında geçilmelidir" Önümüzdeki süreçte, 1,25 milyon Afgan'ın İran'a, 1,2 milyon Afgan'ın da Pakistan'a geçmesi beklenmektedir. Türkiye'nin hem Afganistan, hem İran, hem de Pakistan'la köklü ilişkileri vardır ve bilinmektedir. Bu üç ülkeyle anbean irtibat ve diyalog kurularak düzensiz göçün önüne kaynağında geçilmelidir. Pakistan'ın, Afganistan sınırında önlemler aldığı, 2700 km'lik sınırının yüzde 90'ına duvar çektiği, 50 bin kişilik güç konuşlandırdığı ve göçmen kampları inşa ettiği anlaşılmaktadır. İran'ın da benzer tedbirlere müracaat ettiği gelişmelerle sabittir. Şayet düzensiz göç akının önü alınmazsa Türkiye 6 milyona yaklaşan Afgan akınıyla yüz yüze kalabilecektir. Ülkemiz bu vahametin bilincindedir. Bu karşı yapılan mücadele de değerli, dengeli ve dirayetlidir. "Cumhur İttifakı, muazzam vatanseverlik şuuruyla Türkiye'yi sonuna kadar savunacaktır" Milliyetçi Hareket Partisi olarak Afganistan'ın siyasi istikrarını, iç güvenliğini, toplumsal mutabakat ve huzurunu sonuna kadar desteklediğimiz bilinmelidir. Ancak hepsinden önemlisi düşüneceğimiz, uğruna her şeyi feda edeceğimiz bir ülkemiz, bir milletimiz, bir vatanımız vardır. Köşesi ve çizgisi kalmayan Türkiye muhaliflerinin bu hassasiyetlerimizi anlamasını beklemek boş bir niyet, boşuna bir emektir. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Doğal afetlerin açtığı yaralar, salgından kaynaklı hasarlar aşama aşama telafi edilirken, milli huzur ve istikbalimizin muhafaza mücadelesi de kahramanca devam edecektir. Cumhur İttifakı tarihin, milletin ve coğrafyanın müşahitliğinde sahip olduğu muazzam vatanseverlik şuuruyla Türkiye'yi sonuna kadar savunacaktır. Aziz milletim müsterih olsun, gecenin karanlığı kutlu bir şafakla dağılacaktır. O müjdeyle ve muvaffakiyetle perçinlenmiş günler ise uzak değildir.

2 yıl önce

Türk Kızılay'dan Genel Başkan Dr. Kerem Kınık hakkındaki iddialara yanıt: “Kınık, Sağlık Bilimleri Üniversitesinde öğretim üyesidir ve sadece buradan maaş almaktadır”

Türk Kızılay, Genel Başkan Dr. Kerem Kınık'ın Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nde öğretim üyesi olduğunu ve sadece buradan maaş aldığını bildirdi. TBMM'de bulunan bir siyasi parti mensubunun soru önergesi olarak öne sürdüğü iddiaların, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı, İstanbul ve Ankara Ticaret Odalarının kayıtlarının sorgulanmasıyla hazırlandığı anlaşılan soru önergesindeki bilgilerin, güncellikten uzak olduğu ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "12'si İstanbul, 1'i ise Ankara Ticaret Odası'nda görülen kayıtlardaki şirketlerin bir kısmı yıllar önce kapatılmış bir kısmındaki kayıtlar da güncelliğini yitirmiştir. Diğer kayıtlar ise Kınık'ın Kızılay genel başkanı olması sebebiyle doğal olarak yönetim kurulu başkanlıklarını yürüttüğü, Türkiye Kızılay Derneğine gelir getirmek amacıyla oluşturulan Kızılay Yatırım AŞ'nin iştiraklerine ait bilgilerdir. Kınık, Sağlık Bilimleri Üniversitesinde öğretim üyesidir ve sadece buradan maaş almaktadır. Kızılay Yatırım AŞ'nin iştiraklerinden doğan ve yasanın öngördüğü sınırların çok altında olan tahakkuklar ise yasal kesintilerin ardından süreç içerisinde yine insani yardıma döndürülmektedir. Kızılay gibi önemli bir kurumun genel başkanı adına ortaya atılan böyle bir iddiayı, Kızılay'ın ilgili birimlerinden de bilgi almadan kesin yargı içeren bir dille gazetenin manşetine taşımak, gazetecilik ilkeleriyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Buna ilişkin Kızılay ve Genel Başkan Kınık yasal haklarını sonuna kadar kullanacaktır." Açıklamada, Kınık'ın Türkiye Kızılay Derneği'ndeki başkanlık görevi nedeniyle hiçbir ücret almadığı, insani yardım kuruluşundaki bu görevini tamamen gönüllü yerine getirdiği bildirildi. 'Türk Kızılay ne zaman bir afetin ardından milletinin yarasını sarmaya koşsa gerçek dışı bir haber veya iddianın yeniden gündeme taşındığı' belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Kızılayın milleti ile kurduğu bir buçuk asırlık bağ, koparılmaya çalışılmaktadır. Kızılaycılar aylardır önce Karadeniz seli, ardından orman yangınları, onun ardından yeniden Karadeniz seli olmak üzere tüm afetlerde gece gündüz özveriyle görev yapmaktadır. Bazıları aylardır evlerine bile uğrayamamıştır. Bu özveriyi görmeden, hatta görülmesini bile engellemeye çalışarak yürütülen bu karalama kampanyasının, ihtiyaç sahipleri lehine olmadığı çok açıktır. Kimlerin lehine olduğunun yorumunu ise milletimizin takdirine bırakıyoruz. Kızılay'ın tamamen kötü niyetle hazırlanmış bu haberle ilgili olarak tüm yasal haklarını sonuna kadar kullanacağını tekraren bildirir, hayırseverlerimize ise yaptıkları her hayrın bihakkın yerin ulaştığını bir kez daha hatırlatırız."

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 44 45